Duyuru:

Web sitemize hoş geldiniz, umuyoruz ki web sayfamızı beğenirsiniz ve her zaman misafirimiz olursunuz.

28 Aralık 2013 Cumartesi

CEMAATE YAZILARI İLE UYARIDA BULUNAN AHMET TAŞGETİREN YAZILARINI ARTIK STAR GAZETESİNDE KALEME ALACAK


Medyanın duayen isimlerinden Ahmet Taşgetiren, çok yakında Star Gazetesinde okurlarıyla buluşacak.

Taşgetiren, 17 Aralık operasyonuyla ilgili kaleme aldığı yazısında Cemaat'e uyarılarda bulunmuştu. Taşgetiren'in, Bugün gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı, "En çok hizmeti vuracak" başlıklı son yazısının ardından işine son verilmişti.

Hükümete karşı çirkin bir kampanyanın sürdürüldüğünü anlatan yazıları sebebiyle kimi çevrelerce sıkıntılı bir sürece maruz kalan Ahmet Taşgetiren, kendi talebiyle yazılarına son verdi.

Grubun yayın politikalarına tepki göstererek Bugün gazetesinden ayrılan Taşgetiren'in şu yazılarının cemaate yakın çevreleri rahatsız ettiği iddia ediliyor:


EN ÇOK HİZMET'İ VURACAK

Bu operasyonun Hizmet'in üstünde kalması durumunda ortaya çıkacak sonucu tahmin edebiliyor musunuz?
Diyelim iktidarda CHP var ve onun başbakanı, bir yıl süreyle ülkesinde sürdürülen bir soruşturmadan haberdar edilmiyor. Nasıl bir şey bu?
Yargıdan birkaç kişi, emniyetten birkaç kişi ile bakanları, muhtemelen Başbakan'ı bile dinleme alanı içine alıyor, İçişleri Bakanı'nın kendi emri altındaki polislerin ne yaptığından haberi olmuyor, Emniyet Genel Müdürü'nün haberi olmuyor, MİT'in haberi olmuyor, İstanbul Emniyet Müdürü'nün haberi olmuyor... Böyle bir durumu CHP'li bir hükümet normal karşılar mı?
Bu durum, başbakanların darbe girişiminden sabah kapıları askerler tarafından çalındığında haberinin olduğu günlerden çok farklı bir şey midir?
Bu, "Biz öyle bir gücüz ki sizin damarlarınızda dolaşırız da haberiniz olmaz" demekten başka bir şey midir?
Bu öncelikle Başbakan'a, sonra bütün hükümete, sonra güvenlik bürokrasisine atılmış bir çalımdan başka bir şey midir?
Böyle bir operasyonun Cemaat'e-Hizmet'e mal edilmesi kadar Hizmet'i zora sokacak bir durum olabilir mi?


Öyle sorular ki


Hizmet medyasından arkadaşlarımızın belki de en çok "Savcılar hep doğru yaptı" gibi yorumlarla böyle bir operasyona sahiplik görüntüsü vermemesi gerekir.
Soruyu şöyle koyalım ortaya:
-Bu operasyon diyelim Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dahilindedir. Bunun ne anlama geldiğini düşünün bir.
-Ve diyelim bu operasyon Hizmet'e bağlı emniyet-yargı grubunun işidir ve Hocaefendi'nin bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Ya bu ne anlama gelirdi?
Ne yazık ki yaşanan ortamda bu tür işlerde Hizmet "olağan şüpheli" muamelesi görmektedir.
Ne kadar problemli bir durumdur bu.
Belki de Amerika-İsrail bloku, Türkiye'nin İran'la ambargoyu delen ilişkilerinden dolayı intikam almaktadır, gelip iş hükümet-Hizmet ilişkisinin savaşa dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır. Akıl alır gibi değil. İster Hizmet'in aldığı yarayı düşünün, ister hükümetin aldığı yarayı ya da Tayyip Erdoğan'a operasyon çekilmesini düşünün, neresinden baksanız kazananı olmayan bir hadise ile karşı karşıyayız.
Diyelim yolsuzluk söz konusu. Bu, bütün kademeler kirlendi ise bile, Başbakan'a bildirilmesi gereken bir durum değil mi? Haaa, Başbakan'ı da sollamak, ona da güvenmemek ve bedel ödetmek... Demek birileri o safhaya gelindiğine karar vermiş oluyor.


Hizmet'i korumak


Hüseyin Gülerce Hizmet'e yönelik işaretlerin önünü kesmek için "Bu işin içinde devletin parmağı olabilir" gibi bir tweet atıyor.
İlginç bir yaklaşım bu. İlk akla gelen "Acaba hangi devlet" sorusu tabii ki.
"Diktatör" diye nitelenebilecek kadar muktedir bir adam olan Başbakan Erdoğan'a karşı yürütülen operasyona bakar mısınız?
Amerika'ya kızdık, birçok ülkenin liderlerini, bu arada bizim liderlerimizi de dinleme ağı içine aldığı için.
Kendi ülkemizde emniyet birimlerimiz ruhumuzu okuyor, ne diyeceğiz? Yargıdan birileri buna imkan hazırlıyor, yargı bağımsızlığı olarak mı algılayacağız bunu?
Yolsuzluk... Evet, yolsuzluğa karşı, nereye kadar gidilecekse gidilsin.
Ama şu operasyonda en kolay söylenecek olan söz bu.
Operasyonun devlet hiyerarşisine karşı nanik yapan boyutu, belki de en büyük yönetim yolsuzluğu niteliği taşıyor.
Ben şu sıralar en çok "Hangi tavır Hizmet adına ve kim Hizmet adına hareket ediyor" sorusunu soruyorum. Sorayım: "Benim bu yazım mı Hizmet'i koruma niyeti taşıyor, yoksa yolsuzluk operasyonunda rol alan yargı-emniyet birimlerinin hükümete çalım atan hamlesi mi?"



HAKAN ŞÜKÜR VE BEN


Hakan Şükür AK Parti'den istifa etti.
İyi mi etti?
Bana göre iyi etmedi.
İstifa "Cemaat adına" AK Parti'ye yönelik bir yaptırım niteliği taşıyor. Hakan Şükür'ün istifası partisi ile ilişkide "sözün bittiği" yere gelindiği ve "safların seçildiği" izlenimi veriyor.
Acaba gerçekten sözün bittiği, safların ayrıştığı noktaya gelindi mi?
Hakan Şükür, bundan sonra AK Parti yönetimine, mesela gördüğü "haksızlıklar"a ilişkin bir şey söyleyemeyecek. Sadece dışarıdan tepki gösterecek.
İşin ilginç yanı AK Parti de bundan böyle Hakan Şükür'ün tepkilerini "içeriden" değil "dışarıdan" olarak okuyacak.
Hakan Şükür'ün geldiği nokta, Cemaat adına artık her şeye "dışarıdan" bakıldığı anlamını mı içeriyor?
"Hakan Şükür iyi etmedi" sözü tabii ki "bana göre" çerçevesi taşıyor. İstifadan, hükümetin durduğu yerin zayıflaması adına heyecan duyan dostlar olabilir. Ben heyecan yerine üzüntü duyuyorum.
Acaba Hakan Şükür'ün hislerini taşıyan başka milletvekilleri de, hükümetin durduğu yeri zayıflatmak adına bu "ayrışma" sürecine dahil olur mu?
Bugüne kadar iktidara da bir şeyler söyledim, Hizmet camiası adına tavır sergileyenlere de.
Gittikçe söz söyleme alanımın daraldığını hissediyorum.
"Kardeşlik"ten söz etmek artık uçuk bir yaklaşım olarak görülebilir endişesi taşıyorum.
Yazdığım gazete, Hizmet camiasına yakın duruyor. Aksiyon'da yazıyorum, Burç FM'de hafta içi her gün "Günün yorumu" başlığı altında konuşuyorum. Bunlar da Hizmet camiası içinde yayın yapan medya kuruluşlarımız.
Bugüne kadar hep olumlu bir iklim buldum yazılarım için.
Bugünlerde Hizmet medyasının diliyle uyum arz edemediğimi görüyorum.
Ben bu süreçten hükümetin ve Hizmet camiasının yaralanarak çıkmaması konusunda hassasiyet taşıyorum.
Ama ortada her iki taraf için "Kavgada yumruk sayılmaz" duygusunun hakim olduğunu gözlüyorum. Hükümetin yanlışlarını yazmaktan kaçınmadım bugüne kadar, o yüzden AK Parti ile ilişkimde de problemler oldu ama bu hükümetin Türkiye için bir fırsat olduğuna da inandım ve eleştirilerimin başarısızlık ihtimalinin önlenmesi istikametinde olmasına dikkat ettim. "Gitsin bunlar" demekle, "Yanlış yapmasınlar ve başarsınlar" demek arasında fark var.
Gerilimin tarihi yeni değil, biliyorum ve dost ortamlarında bunları değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim.
Keşke o dost ortamlarında yaptığımız değerlendirmelerin bir sonucu olsaydı.
Birikti birikti ve bugünlere gelindi.
Bir kere daha söyleyeyim:
Bu gerilimin varacağı yer ne hükümete bir şey kazandırır ne Hizmet camiasına.
Olacak olan birlikte zaafa düşmektir.
Şu anda, milyonlarca ortamda "Nerede durur bu sancı" sualinin sorulduğunu biliyorum.
Yüce Kur'an'ımızın "Fırka fırka olmayın, paramparça hale gelmeyin, zaafa düşersiniz ve rüzgarınız gider" uyarısı, inananlara yönelik bir uyarıdır. Muhatabı kim acaba şu yapılan mücadelede? Zaafa düşecek olan kim, rüzgarı, (bir başka anlamlandırmada) devleti gidecek olan kim?
Bilmiyorum, Sıffin'de karşı karşıya gelenler, ahirette karşılarına çıkacak hesap için ne düşünmüşlerdi.
O kadar zormuş ki zor anlarda normal zamanlarda hassasiyet gösterilen ölçülere uymak.
Gidiyoruz ya da sürükleniyoruz bakalım nerede duracağız?
Allah'tan hayırlısı.

Operasyon:

İlginç operasyon. AK Parti iktidarında AK Parti'yi vuracak operasyon. Derin siyasi çalkalanma oluşturacak bir operasyon. Çok ilginç günlere doğru yol alıyoruz.
Allah'tan hayırlısı.
Paylaşmak Güzeldir

Unknown

2013 Yılının son çeyreğinde blog yazmaya başladım, gündemi yoğun bir şekilde takip ediyorum ve önemli gördüğüm hususları blogum üzerinden sizlere aktarıyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright @ 2013 Hayallere Giden Yol. Designed by Elementx | Love for Siristatlı