İlahi Aşkla Yanan Gönlün Yansıması: "Sema"
Mevlana" denince ilk akla gelen, görselliği ve estetiğiyle seyreden herkesi etkileyen sema, yüzyıllar boyunca olduğu gibi günümüzde de Türkiye'de ve dünyada ilgi uyandırıyor
"Mevlana" denince ilk akla gelen, görselliği ve estetiğiyle seyreden herkesi etkileyen sema, yüzyıllar boyunca olduğu gibi günümüzde de Türkiye'de ve dünyada ilgi uyandırıyor.
Kelime olarak "işitmek, güzel ses ve şarkı dinlemek" anlamlarına gelen sema, Mevlana'nın yaşadığı dönemden günümüze kadar Mevleviler ile özdeşleşen bir terim olarak literatürde yerini aldı.
Mevlana'nın döneminde belli bir usule bağlı olmadan farklı mekanlarda yapılan sema, bazen medresede, Çelebi Hüsameddin'in evinde, Meram'daki bağında, dönemin ileri gelenlerinin evlerinde ve Sadreddin-i Konevi'nin medresesinde düzenleniyordu.
Sema, Mevlevilik tarihi içerisinde de Mevlevi olmak isteyenlerin mecburi öğrenmeleri gereken bir usül olarak kurala bağlanmıştı.
Kendisi için özel bestelenmiş musikisi (Ayin-i şerif) ve içerdiği manasıyla semanın görselliği dışında apayrı bir anlamı var. Mevlana, semayı tarif ederken, "Fanilik içinde beka zevkini tatmak, Allah'ın sırrına aracısız ulaşmak, Allah ile buluşmak ve aşkı kucaklayıp bağrına basmak" gibi ifadeler kullanır. Bu, aynı zamanda Mevlana'nın ilahi aşkla yanan gönlünün sema şeklinde bir yansımasıdır.
- Semadaki bölümler
İlk bölümde musikisiz olarak okunan Nat-ı şerif, yani Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (SAV) anılması yer alır. Çünkü onu methetmek, onu yaratan Allah'ı ve ondan önce teşrif eden bütün peygamberleri methetmektir.
İkinci bölümde ney taksimi ile ilahi nefesi temsil, yani beden olarak topraktan yaratılan insanın can olarak Allah'tan bir parça olduğu vurgulanıyor.
Üçüncü bölümde ilk iki bölümü huşu ile oturarak dinleyen postnişin, semazenbaşı ve semazenlerin ayağa kalkarak dairesel bir döngüyle (Devr-i Veledi) Mevlana'yı (veya bazılarınca Peygamber efendimizi) temsil ettiğine inanılan kırmızı postun önünde üç tur birbirleriyle selamlaşmaları... Bu da onların birbirlerini selamlıyor gibi görünse de Allah katından bir can taşımaları sebebiyle Yaradanın anılışıdır, ona selamdır.
Dördüncü bölüm kendi içerisinde dört selamı barındırıyor. Semazenlerin kısa aralıklarla semaya kalkmasıdır. İlkinde Yaradanın yüceliği kavranarak, kulluğun acziyetinin daha iyi anlaşılması, ikincisinde Allah'ın yarattıklarının muhasebesi yapılıp onun büyüklüğünün idrak edilmesi, üçüncüsünde aşk ateşiyle benliğini yakıp bütün uzuvlarında Allah'ı hissetmesi (Fenafillah) vurgulanır. Bu esnada ise semazenler bedeniyle dönerken kalbi ve dili ile de Allah'ı zikreder (Zikr-i Celâl). Semazenbaşı ise aralarında gezinerek birbirlerine olan mesafenin korunması konusunda onlara yardımcı olur. Postnişin olarak da adlandırılan ve Mevlana'yı temsil eden kişi ise (Şeyh Efendi) kırmızı postun ucunda ayakta durarak içinden belirli dualar okur.
Semanın bittiği dördüncü selamda ise semazenler, kulluk vazifesini yapmanın verdiği zevk ve huzur ile yerlerine otururlarken, Kuran-ı Kerim'den bir ayet okunur ve Semazenbaşının Gülbang ve Postnişin'in duasıyla sema son bulur.
2013 Yılının son çeyreğinde blog yazmaya başladım, gündemi yoğun bir şekilde takip ediyorum ve önemli gördüğüm hususları blogum üzerinden sizlere aktarıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder